Kıyamet Yaklaştı…
Ebu Sehran es-Surî
Yazının Tamamını Bilgisayarınıza İndirmek İçin Buraya Tıklayınız
Kıyamet Yaklaştı…
Ebu Sehran es-Surî
"İnsanların hesapları yaklaştı. Hâlbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler." (21, Enbiya/1)
Ey yerlerin, göklerin ve her ikisi arasında bulunanların tek sahibi olan Allahım! Ey gökte de yerde de tek ilah olan, hükmünde ortağı bulunmayan rabbim! Şüphesiz yaratmak da emretmekte sana mahsustur. Gücün, kuvvetin, izzet ve şerefin gerçek sahibi sensin. Bizleri de İslam nuru ile şereflendirdiğin salih kullarının arasına kat. Bizleri de izzeti ve şerefi, hayır ve bereketi ancak senin yanında arayan halis kullarından eyle. Şüphesiz ki sen merhametlilerin en merhametlisisin. Rahmetin azabını kat kat geçmiştir. Bağışlamayı seversin. Bizleri de bağışla. Zaten günahları senden başkası bağışlayamaz ki. Kalpler senin iki parmağın arasındadır. Dilediğini hayra erdirirsin, dilediğini de dalalette bırakırsın. Kalplerimizi eğriltme Rabbimiz! Kötülüklerimizi bizden gider. Günahlarımızla aramızı aralandır. Senin razı olmadığın hallerimizden bizleri arındır. Ve gelmesinden şüphe olmayan o dehşetli günde bizleri utandırma. Seni razı edebileceğimiz hayırlı işlerimizi kalplerimize ilham eyle. Ve hayırlı amellerimizi bizlere kolaylaştır. Şüphesiz ki duayı ancak sen işitirsin ve ancak sen kabul edersin. Senden başkasından fayda umanlar, senden başkasına el açıp hayır bekleyenler ise ancak çok çok uzak bir sapıklığın bataklığına dalmış bocalayıp duran kimselerdir. Ancak senden yardım diler ve ancak sana kulluk ederiz. Ve biz öyle ümit ederiz ki, sen merhametlilerin en merhametlisisin. Bizlere de merhamet eder, günahlarımızı affedersin. Allahumme Amin.
Salat ve selam Rasulullah'a, ailesine, ashabına ve Allah'ın emri gelinceye kadar ne yalnız bırakanların ne de kendilerine muhalefet edenlerin hiçbir şekilde zarar veremeyeceği, Allah'ın kendilerini muzaffer kılacağı, yeryüzünde dolaşan insanların en şereflilerinin üzerine olsun.
Kıyamet yaklaştı ey kardeşim! Hem de öylesine yaklaştı ki, bizler farkına varamadığımız halde bütün dehşeti ile burnumuzun dibine kadar sokuldu. Tüm beşeriyetle birlikte bizler de belki de hiç farkından olmadan o kıyamet anının üzerimize gelivereceğinden habersiz dünyanın günlerinden yaşamaktayız.
Kıyamet yaklaştı ey kardeşim! Hem de öylesine yaklaştı ki, Allah'ın güneşi üzerimizden giderirken, bizleri geceyle bürüdüğü her günün gecesini gördüğümüz gibi ve her güneşin doğuşunda Allah geceyi nasıl üstümüzden sıyırıp alıyorsa işte öyle apaçık, güneşin doğuşu kadar şüphesiz, günün batması kadar gerçek.
Kıyamet yaklaştı ey kardeşim! Hem de öylesine yaklaştı ki, nasıl ki biliyorsun doğan her insan bir gün ölecek ve gördüğümüz halde pek çokları önceleri öldüler ve gözlerimizin önünde halen de ölmeye devam ediyorlar, gidişinden hoşlanıp bir haber getirende, ölümünden razı olmayıp geri dönüp gelen de yok. Nasıl ki ölümün bu gerçekliğine şeksiz, şüphesiz, sapasağlamı bir bilgiyle, gerçekten yakîne ulaşmış sahih bir imanla iman etmekteyiz; işte ölümün bu şüphesizliğinden emin olduğun kadar emin ol ki, kıyamet ölüm kadar hatta belki daha da yaklaştı
Kıyamet yaklaştı ey kardeşim! Hem de o kadar yaklaştı ki, belki hayır adına yapmak istediğimiz rabbimizin katında adına hoşnutluk bekleyeceğimiz salih bir amel yapmaya fırsat vermeden üzerimize çöküverecek kadar, sevdiklerimizden bazılarını bir daha hiç göremeyecek, helallik gerekenlerden helallik almaya fırsat vermeyecek, hayır dua talep edeceğimiz kardeşlerimizden bir şey istemeye güç yetiremeyecek, belki de telafi imkanı olan hatalarımızı hayra çevirmeye fırsat dahi vermeyecek kadar yaklaştı.
Kıyamet yaklaştı ey kardeşim! Hem de o kadar yaklaştı ki, biriktirilen malları harcamaya fırsat vermeyecek, edinilen meskenleri sahibine dar edecek, gelecek için diye yapılmış yatırımlardan hiçbir hayra erilmeyecek belki de güzel güzel bineklere bir daha hiç binilmeyecek kadar yaklaştı.
Kıyamet yaklaştı ey kardeşim! Hem de o kadar yaklaştı ki, belki gece uykuna daldıktan sonra sen sabaha erişmeden seni alıp götürecek, belki de sabahtan biraz sonra üzerine hemen çöküverecek… Sen güzel bir iş yapmaya fırsat bulamadan, ahiret azığını tamamlayamadan ve belki de hiç farkında olmadan… Ansızın…
İşte şimdi bütün umutlarını, işte şimdi bütün beklentilerini, işte şimdi bütün sevdiklerini ve işte şimdi dünyalık olan her ne varsa içinde ümidi dünyalık olan, beklediğin her şeyden vazgeçmenin vakti geldi. Allah aşkına vazgeç artık dünyadan ve sahte sevgilerinden, sahte sevgililerinden, seni uzun emellere daldıran şeytanî vesveselerden. Vazgeç artık kardeşim dünyanın dertlerinden, tasalarından, kaygılarından, seni sıkıntıdan sıkıntıya sürükleyen debdebelerinden. Vazgeç artık seni oyalayan Allah'ı anmaktan alıkoyan, hayır düşmanı tüm şeylerden.
Vazgeç artık dünyadan… Kıyametin gelmeden…
İşte şimdi şu an da hiç vakit kaybetmeden, şeytana aldırmayıp biran bile düşünmeden, Allah'ın azabından Allah'a sığınmanın, Allah'a suçlarından Allah'a yalvarmanın, dertlerine derman için Allah'a çağırmanın vakti geldi ey kardeşim hiç düşünmeden.
Düne ait ne var sende; hafızanda yer edinen. Umutlardan umutlara, kederlerden kederlere… Umut edip ulaştığın, arzu edip kavuştuğun ya da sıkıntıdan sıkıntıya, hüzünlerden hüzünlere, o günlerden bugünlere ne getirdin yanında. Dönüp baksan hayır için ne yaptınsa Allah için o vardır. Şer adına ne yaptınsa aleyhinde o vardır. Vazgeç artık kardeşim dünyadan. Vakit çok geç olmadan… O senden vazgeçmeden…
"Ne o hüzünlerden bir keder kalmış sende…
Ne de eskiden kalan mutluluklar içinde…
Maziye dönüp baksan yaşanmamış bir ömür…
Bir kaç küçük hatıradan başkası yok ki sende..."
Kıyamet yaklaştı ey kardeşim! Hem de öylesine yaklaştı ki, farkına bile varmadan alıp götürecek bizleri o dehşetinin içine. Kınanmışların kınandığı, aşağılıkların aşağıladıkça aşağılandığı, o ateşe çok dayanıklı olanların o dayanılmaz ateşe dayandıkları Allah'tan başka sığınılacak hiçbir şeyin ve hiçbir kimsenin olmadığı o gün gelmeden önce Allah'a sığın. Allah'tan başka gölgelenecek hiçbir gölgenin bulunmadığı o yer için bir gölgelik edin bugünden.
"Uzaklaş şeytanından, vesveselerinden…
Emellerden emellere sürüp gitmesin seni…
Uzaklaş, kandırmasın, sırtını dön bugünden…
Ta ki o gün gelip o sana sırt dönmeden."
Düşün ki daha dün gibi toprağa verilmiş tanıdıklarından, Müslüman olan olmayan akraba ya da yakın uzak tanıdıklarından, kim kaldı kıyameti kopmayan. Toprak olmuş cisimlerinden hayır ya da şer, iyi ya da kötü hiçbir amel işlemeye güç yetirecek takatleri yok. Kıyametin koptu mu bir kere kıyamete kadar Allah'a arzedecek neyin kalır. Hatta kendi aleyhinde suç defterine yazılacak bir maasiyeti bile işlemeye güç yetiremezsin. Yaptığın ve yapamadığın güzel işlerinle, hatalarınla sevaplarınla, denizler kadar çok olsa bile amellerinin en hayırlısına dahi sevinemeden, masiyetlerine üzülerek, keşkelerinle, pişmanlıklarında ve hüzünlerinle merhametlilerin en merhametlisinin huzuruna… Rahmetini, merhametini ve bağışlamasını umarak. Sonsuzluğa yolculuğun ölümünle başlar. Senin kıyametin öldüğünde kopar.
Her kişinin ölümünde bir hayır vardır. Ya lehinde bir umut ya da aleyhinde olur. Mü'min kişi öldü mü kurtulur dertlerinden, umut eder, ulaşır Rahman'ın rahmetine. Ama mücrim öldü mü dünya ondan kurtulur ve ateşten başka ne umar ki rabbinden. Mü'minin ölümü ile ölen kişi rahata erer. Bu ona hayır olur. Mücrimin ölümü ile insanlar, beldeler, hayvanlar ve bitkiler rahata erer onun şerrinden. İşte bu da kalanlara hayır olur.
İşte şimdi belki de seçme konumunda olduğun son anındasın. Rahat edenlerden mi, rahatlatanlardan mı? Bu kararı sen vereceksin. Bir hayır düşün, yapmak için planla ve kalbindeki bir kötülükten vazgeç. Bilebildiğin her hayra da yelken aç.
Vazgeç artık dünyadan kıyametin gelmeden…
15/01/2009
Dımeşk
Ebu Katade (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir cenaze geçirilmişti. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) "Hem o istirahata kavuştu, hem de ondan istirahata kavuşuldu" buyurdu. Bunun üzerine, yanındakiler:
"Ey Allah'ın Rasulü! «Kendisi istirahata kavuşan ve Ondan istirahata kavuşanlar» kimdir? Bu ne demektir?" diye sordular. Rasululllah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Mü'min kul (ölünce) dünyanın yorgunluk ve ağrılarından kurtulur. Facir (ölünce) ondan da kullar, memleket, ağaçlar ve hayvanlar kurtulur."
"İnsanların hesapları yaklaştı. Hâlbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler." (21, Enbiya/1)
Not: Bu makale Ebu Sehran es-Surî'nin "Nasihatimiz Var" isimli kitabının girişinden alınmıştır.. |