19 ASLAN

RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH IN ADIYLA
Muaz bin Abdullah El-Medeni’den: 19 Aslan. Uruzgan/Afganistan.
Denizlerin çağlamasına, dalgaların çarpmasına, rüzgârların iniltisine izin verene yemin ederim ki; evlerimiz katledilen çocuklarımızın kanlarıyla dolup taşarken biz asla rahat etmeyeceğiz. 2001 Yılının güneşli tarihi bir sabahı, silahlı bir kaç adam en modern askeri kuvveti getirdiler.
"Emniyet kemerlerinizi bağlayın" işaret verildi. Emniyetli video (kara kutu) çalışıyor. Siz her zamanki gibi aldırmıyorsunuz. Uçak piste yerleştirildi. Uçak kalktı, kısa bir duraklama ve şimdi uçuyorsunuz. Nabzınız hızla atıyor, kalbinizin çarpıntısını göğsünüzde hissediyorsunuz. Allah’a zikri arttırıyorsunuz. Saatinize bakıyorsunuz. Planınıza göre günün başından beri başlayan geri sayım sıfıra yaklaşıyor. Bir kez daha uçuş dergisini alıp operasyonun detaylarını kontrol ediyorsunuz. Sonunda hataya yer kalmıyor.
Zaman gecmek bilmiyor. Cennet için sabırsızlanıyorsunuz. Sonunda zaman gelip çatıyor. Bir anda koltuğunuzdan kalkıyor ve pilot kabinine ani bir şekilde hareket ediyorsunuz. Uçağın güvenini sağlayarak hedefinize yöneliyorsunuz. Binaya yaklaşırken ordudaki kardeşlerinizin yüzüne bakıyorsunuz ve yüzlerinin nurunun parladığını görüyorsunuz. Sevincinizi gizleyerek uçaği kuzey kuleye doğru "ALLAH U EKBER" deyip yönlendiriyorsunuz. Kuleye nazlı nazlı süzülerek modern çağın idolü olan kuleyi yerle bir ediyorsunuz.
Bu tabi ki yalnızca bir tahmin. Detaylı, kesin bilgileri birinci ağızdan, cennet sakinlerinden almak için bekleyeceğiz. Eğer Allah sayısız günahlarımızı bağışlar ve bize hak etiğimizden fazla merhamet gösterip bize cenneti bağışlarsa; bu 19 şehide, belki özellikle Muhammed Atta’dan hikayesini tekrar tekrar anlatmasını isteyeceğim. Ve yüzünde sıkıntı belirtilerini görünce bu eşsiz kahramanlık masalını dinlemekten asla yorulmayacağım için 19 şehidin diğerlerine, belkide Abdulaziz El-Ömer’e veya dünya ticaret merkezinin güney kulesini yok eden Mervan El-Şehhi’ye yöneleceğim.
“Yeminlerini bozan ve Peygamber'i Mekke'den çıkartmaya yeltenen kimseler ile üstelik size karşı savaşı başlatan taraf oldukları halde, savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa eğer mumin iseniz asıl Allah'tan korkmalısınız." [Tevbe:13]

11 eylül olayları çok iyi organize edildi, üstelik dokunaklı idi. Saldırının savunmasız ve tahrik edici olduğunu göstermek için devletin sansurlenmiş kanalları CNN ve BBC aşırı bir efor sarf ettiler. Bu, İslam ile kâfirler arasındaki savaşın ilk olarak dunya ticaret merkezinde oldugunu söylemek gibidir. Bu, tarihi yalanlamaktır. Yarım yüzyildan fazladır, Filistin’deki anne ve babalar, çocuklarının günlük katliamına yas tutmak zorunda kalıyorlar. Mülteci kamplarında çadırlar kuruyorlar. Çunku onlar yurtlarından çıkarıldılar. Sonra buldozerler sokaklarda onların üzerlerine geldiği için evlerinden kaçmak zorunda kaldılar. Sonra ikileme düstüler; ya evde bekleyip evlerinin başlarına çokmemesini beklemek daha güvenli, ya da sokağa çıkma yasagını çiğneyerek Yahudiler tarafından vurulmak daha güvenliydi.
Bu yalnızca Filistin. Ya Irak? Irak’ta on yılı aşkın bir süredir çocuklar Amerika ve İngiliz yaptırımları tarafından boğuluyorlar. On yılı aşkın bir süredir Amerika ve İngiliz savaş uçakları merhametsizce bomba yağdırıyor. Ve tüketilen uranyum Iraklı çocukların sakat kalmasına sebep oluyor. Bunlar sık sık konuşulan sebepler. Ancak Yemen’deki, Sudan’daki, Somali’deki, Filipinler’deki, Libya’daki ve dahası son zamanlarda öldürülen otuz bin den fazla masum Afgan vatandaşını nasıl unutabiliriz.
Günesin yükselmesine izin verene and olsun ki, hâlâ haçlıların eliyle taze kanlar akıtılmaktadır. Geçen yıl tamamen diğer yönleri görmezden gelerek medya, beyaz sarayı soru yağmuruna tuttu. En dehşetli propagandasını yaptı. Gazete makalelerinin tüm sayfalarında, videolarda ve radyo roportajlarında uçak kaçıranlara ve onların saldırı hareketlerine dair bir tek ayrılmış belge yoktu. Neden? Çünkü onları deli, çılgın, sefil ve psikolojik manyak olarak tanıtmak ve yaşamak için bir nedeni olmayan veya psikolojik fanatik, beyni yıkanmış katil olarak göstermek istiyorlar.
Kısa bir süre önce Washington’daki bir konuşma sırasında eski İngiltere başbakanı Margaret Thatcher, Usame bin Ladin’i eğitimli, ekonomik alanda mastır yapmış, prestij sahibi ve zengin bir aileye sahip bir psikopat olarak tanıttı.
Tarafsızlık iddialarına rağmen, gerçek şu ki; batı medyası uçak kaçıran 19 Mücahidin neredeyse hepsinin maddi olarak orta ya da yüksek seviyede olduklarını gizlemeyi tercih ediyor. Çoğu üniversite düzeyinde. Örnegin; Muhammed Atta (tüm operasyonun baş komutanı) Almanya’da ileri seviyede eğitim aldı. Hepsi hayatının baharında, materyalist dünyanın zevklerine sahip, fakat onlara boyun eğip bu aldatıcı zevkleri kabullenmek yerine sonsuz mutluluğu tercih eden kimselerdi.
Bu sefil, geri zekalı, bizi inandırmaya çalışan batı medyası nerede? Hayır, onlar (şehidler) geride durup kız kardeşlerimizin tecavüzüne ve rezaletine dayanamadılar. Onlar anladılar ki; hiçbir şey bu tecavüzü durduramaz. Onlar şunun farkına vardılar ki; özgür Musluman toprakları Allah düşmanlarının pencesindeyken, şehidlerin fedakârlığı ve kanı gerekli. Araştırmadan, yalnızca yaptıkları şeyleri yansıtarak 19 şehidi saygısızca ahlaksız ve deli adamlar olarak ilan etmek çok kolay. Böyle bir operasyon için gerekli ne kadar hazırlık yaptığınızı düşünüyorsunuz? Var olan bu sınırlı miktarda parayı bu adamların ne yaptıgını düşünmek için ne kadar zaman harcadınız? Operasyondan önce, cihadın başka yerlerinde kullanılması için kalan parayı geri getiren Muhammed Atta’nın dürüstlüğünü hiç düşündünüz mü? Hiç onları (saygısızca) cehennemin köpeği diye çağırdınız mı? Amerikan basınından alıntı yaparak sözde âlimlerin yaptığı gibi onları sonsuz azaba layık gördünüz mü? Bu (sözde) alimler Muhammed Atta ve diğer uçak kaçıran Mücahidlerin saldırıdan önceki gece barda votka sipariş ettiğini iddia ederek, Muhammet Atta’nın kötü bir Müslüman olduğunu kanıtlama girişiminde bulundular. Daha sonra Pentagon, özellikle bunun çok az bir getirisi olacağını kabul ederek kendisini bu iddiadan uzaklaştırdı. Onlar Amerikan halkının bile bu kadar aptal olmadığı sonucuna vardılar. Yine de daha fazla haber üretmek için aynı aptalca ihtiyacı hissetiler. Bu kez söylentiler, içinde arapça uçuş eğitimi klavuzu ve Kur-an’ın bir kopyası bulunan, terk edilmiş bir araç hakkındaydı. Bu propaganda batı medyası tarafından sevecenlikle kabul edildi. Ve bunu izleyen milyonlarca insan tarafından bir tek soru bile sormadan veya düşünmeden uysal bir şekilde kabul edildi. Ufacık bir araştırma bu iddianın saçma olğunu gösterirdi. Batı medyası, dünyanın tek süper gücünün ekonomik anlamda kalbini yok eden uçakları kaçıranların bir tek bakışta, operasyondan yalnızca dakikalar önce uçuşun nasıl yapılacağını öğreneceğini ve diğer uçuş programlarına uygun bir uçuş için göz atarken; her nasıl oluyorsa aynı zamanda Kur-an okumaya çalıştıklarını nasıl iddia edebilir? Ancak sözde Müslüman alimler bu 19 şehid hakkında önceki demeçlerini düzeltmek zorunda kaldılar.
“Hani Rabbin meleklere "Ben sizinle beraberim, Mü'minleri yüreklendirin, ben kafirlerin kalplerine korku salacağım, vurun boyunlarını, indirin darbelerinizi parmaklarına,' diye vahyetti. [Enfal:12]
Müslümanlar kendi kendilerine sormalıdır: Mücahidlerin kalbine bu kararlılığı yerleştiren kimdir? Kafirlerin kalbine bu korkuyu düşüren kimdir? Buna Allah’tan başka kimin gücü yeter? Bu şehadet aşkı nereden geliyor? İyi eğitimli, zengin genç adamların bu dünyadan uzaklaşıp ölümün peşine duşmelerini sağlayan nedir? Yalnızca bir tek cevap vardır: Allah aşkı ve topraklarımızı yağmalayıp annelerimize tecavüz edenlere karşı duyulan nefret.
Kafirleri şok eden şey; bu 19 şehidin, Allah’ın izni ile, ölümle karşılaşacaklarını bilmesiydi. Bu onları çok korkutuyor. Onlar, şehidlerin ölümle karşılaşma amaçlarını arzulayarak yaşayabilmelerine ve bu baskı altından kurtulabilmelerine akıl erdiremiyorlar. İslam tarihi ölümle savaşan Mücahidlerin yeminleriyle ünlüdür. Ancak bu yeminlerin çoğu savaştan yalnızca dakikalarca önce yapılmaktaydı. 19 Şehidin her biri 11 Eylül 2001 de ölmek üzere yemin ettiler. Bunu, saldırıdan birkaç dakika önce değil, bir gün önce değil, hatta bir hafta önce değil, saldırıdan uzun bir zaman önce yaptılar. Bu,19 şehidin yeminini asıl yeminler arasında en büyük yemin kılmaktadır.
Hepimizin arasında şeytan var. Ancak en büyük şeytan savaş alanlarına tahsis edilmiştir. Bu sebepten dolayı, şeytanın onların kulaklarına ne kadar şüphe, korku ve ayartıcı şeyler fısıldadığını tahmin edin. Yalnızca o vesveseci şeytanın nasıl vesvese verdiğini tahmin edin. "Bu gerçekten bir cözüm mü? Her şeye rağmen olduğumuz gibi devam edemez miyiz? Amerika sizin Allah’a olan ibadetinizi engelliyor mu? Camiler yapmanızı engelliyor mu? Veya gerçekten siz 19 kişi Amerika’yı yenebileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Ya başaramazsanız? Ve daha sonra onların yüreğindeki az kararlılığı görerek stratejisini değiştirerek: “Sen gerçekten milyonlarca parcaya ayrılmak mı istiyorsun?” Veya “sen gercekten uçak kabininde ezilmek ve kan kaybederek ölmek mi istiyorsun?” Veya “Gercekten sen canlı canlı erimek mi istiyorsun?” Bu amansız vesveseler bile onları caydıramadı. Tüm övgüler yalnızca Allah’a dır.
Bu operasyonda onların hepsinin sadık kalması, onların Allah’a olan inancı ve teslimiyetlerinin kuvvetidir. Düşünün bu Mücahidlerinin hiç birinin pilot lisansı var mı? Hiç bunlar 250 saatlik uçuş eğitimi aldılar mı? Daha önceden bu Mücahidlerden herhangi biri büyük bir yolcu uçaği kullandı mı? Şan şeref yalnızca Allah’ındır. Kısa bir süre içinde ve kilitli imkânlar dâhilinde böyle büyük bir şeyi başarmak için bu Mücahidlere Allah’ın bu yeteneği vermesi yeterli bir mucize değil midir? Bu 19 Mücahidin şüphesiz imanı Allah’ın yardımı değil midir? Böylesine önemli bir operasyon bir başka 19 Mücahid tarafından yapılabilir miydi?
“Yoksa Allah içinizdeki cihad edenleri ve Allah'dan, Peygamber'den, müminlerden başka hiç kimseyi sırdaş edinmeyenleri belirlemeden sizi kendi halinize bırakacak mı sandınız? Allah yaptığınız her işten haberdardır.“ [Tevbe: 16]

11 Eylül olaylarının 19 şehidini rahatça kınayan ve en agresif bu (sözde) Müslümanların, 1,2 milyon öldürülen Irak çocukları veya Bosna’da kıyma makinesine atılan bebekler veya tecavüze uğrayan Çeçen kadınları veya katledilen Filistinli anneleri için kesinlikle ellerini dahi kaldırmamış kimseler olması yalnızca bir tesadüf müdür? Filistin çocukları Israil tankları altında ezilirken, onlar bizim onlara katılıp çocuklarımızla oynamamızı mı bekliyorlar? Filistindeki kardeşlerimizin evleri yıkılıp yok edilirken onlar, bizim onlara katılıp güvenli bir şekilde evlerimizde oturmamızı mı bekliyorlar? Dünyanın her tarafında şehid hanımları açlıktan ölürken onlar, bizim hanımlarımızla alişveriş yapmaya gidip fantezi için yeni elbiseler almamızı mı bekliyorlar? Bizden istedikleri nedir? Onlara katılmamiz için bizi mi çağırıyorlar? Allah’a kasem olsun ki, gök yer ile birleşse dahi biz asla onlara katılmayacağız. Onlar, Amerika için yapılmış olan Apache helikopterlerinin sivillerin nüfusunun yoğun olduğu bölgeleri bomba yağmuruna tuttuklarını görmüyorlar mı? Onlar, Filistin köylerini yara yara geçip çocuklari çiğneyen tankları görmüyorlar mı? Filistin evlerine atılan bombalari görmüyorlar mı? Grozny bölgesini yıkıp yok eden tankları görmeyecek kadar körler mi? Rusların Çeçen kadınlara ve yaşlılara karşı kullandıkları kimyasal silahlardan onların haberi yok mu? Onlar, insanların inancı ve dini göz ardı edilerek Afganistan’da yıkılan camileri ve yok edilen düğün alayını hiç fark etmediler mi? Bütün bu olan bitenden sonra savaştan başka bir karşılık olabilir mi? Uysal bir şekilde kasaplara emekleye emekleye gitmek mi? Koyunun kesim haneye gittiği gibi...! Hayır! Biz bunları yapamayız. Allah, göklerin yaratıcısı olan, kendisinden başkasına ibadet etmemesi için Müslümanların kalbine izzeti yerleştirmiştir.
New York’taki 11 Eylül olaylarını anma töreninde ölen üç bin kişinin isimlerini okumak üç saatten de kısa sürdü. Fakat, ya biz Irak’ta açlıktan ölen bir milyon iki yüz bin çocuğun isimlerini okusaydık veya Filistin’de sakat kalan çocukların... Amerikalıların ellerinden kanı akıtılan her Müslüman için bir dakika sessizlik hakim olsaydı, sonra bu sessizlik hiç bitmezdi! Amerikan silahlarıyla öldürülen her Müslüman için yalnızca bir dakika saygı duruşunda bulunsaydık, oturmak için asla zaman bulamayıp hep ayakta durmak zorunda kalırdık.
Kâfir uluslar nükleer, kimyasal, biyolojik silahlara, deniz fuzelerine, B-52 bombalarına, savaş uçaklarına, Apachelere sahipken; Mücahidler nelerin arkasına sığınıp savaşmak zorunda kalıyor?
Modern (sözde) Müslümanlar bir ev aldıklarında ipoteğin, bir araba aldıklarında da faize dayalı borçların gerekliliğini bahane edip bunları meşru görüyorlar. Ancak, şehadet operasyonlarında olduğu gibi yaşam ve ölüm söz konusu olunca bu modern (sözde) Müslümanlar bunu caiz olmayan, kötü işler olarak adlandırıyorlar. Bu insanlar savas alanının değiştirildiğini anlayamadilar. Kâfirler masum ailelerimize saldırdıktan sonra Müslüman okullarına, evlerine ve hastanelerine el koyarak savaş arenasını değiştirdiler. Allah’a yemin olsun ki; kâfirler, içlerinde ailelerimizin uyuduğu evlerimizi bomba yağmuruna tutarlarken Mücahidlerden farklı bir şey beklemesinler. Amerikalılar B-52 bombalarıyla otuz bin Afgan sivilinin üzerine bomba yağdırırken bunlar (sözde) Müslümanlar için bir sorun teşkil etmiyor. Fakat, iş Amerikaliları öldürmeye gelince hemen ayağa kalkıyorlar. Bunların Allah’a ve Müslümanlara sadık kalmaları gerekmez mi?
Arabistan yarımadasının eski Şeyhi Hamud El-Ukla (Allah ona rahmet etsin) bu operasyonla ilgili verdiği fetvada söyle diyor: “Unutmayalım ki kâfirlerin bize davrandigi gibi bizim de onlara davranma hakkımız vardır. Ve "masum mağdurlar" kelimesini tekrar eden herkes için gayet açık bir delil vardir. Nahl suresinin 126. ayetinde Allah Subhanehu ve Teâlâ Müslümanların, kendilerine verilen eziyetin misliyle karşılık vermesine izin vermiştir. Yani, herhangi bir saldırı durumunda öc alınabilir. Kötü işlerin karşılığı ona denk gelen kötü işlerdir. Bırakın da kafirler Allah’ın bu sözleriyle titresinler. Mücahidler 11 Eylül 2001’de yalnızca üc bin kadar sivil öldürdüler. Onlar ise milyonlarca Iraklıyı öldürdü.
İkiz kulelerinin içindekilerin masum olduklarını söyleyenlere gelince, Şeyh Hamud onlara sert bir uyarıda bulunuyor: Her kim onların masum mağdurlar olduğunu söylerse, aynı zamanda kabul etmelidirler ki onlar aynı zamanda Muhammed (s.a.v)'i ve onun sahabesini suçlamaktadır. Ve bundan sonra asıl onlar masum mağdurları öldürmüşlerdir. Çünkü Peygamber (s.a.v) Taif’e karşı savaşta mancınık kullanmıştır. Ve doğal olarak mancınık mağdurları ayıramaz.
Biz kâfirleri memnun etmektense İslam hakkındaki konuşmalarımıza dikkat etmeliyiz. Aksi takdirde Allah düşsmanlarının propagandasını yapmış oluruz. Dahası, bu modern (sözde) Müslümanlar dünya ticaret merkezinde çalışanların masum olduklarını söylemeye nasıl cesaret ederler? Bunlarda hic utanma yok mu? Onlar, dünya ticaret merkezi tarafından bağışlanan paralarla satın alınan mermilerin, odasında oynarken on yaşındaki Ebu Saris'i parçaladığını görmüyorlar mı? Onlar, 14 yaşındaki Enver Hamduna ve arkadaşlarının yüzlerini ezerek parçalayan, İsmail Ebu Nadi’nin vücudunu ortadan ikiye ayıran tankların ve Filistin’in üzerine merhametsizce füzeler yağdıran Apache helikopterleri ile F-16 jet uçaklarının paralarının dünya ticaret merkezi tarafından karşılandığını görmuyorlar mı? Bu modern (sözde) Müslümanlar bunları göremeyecek kadar kör mü? Bunlar, son elli yılda Amerika’nın İsrail’e Filistin’e yok etmesi için 94.966.300.000 $ verdiği gerçeğini -ki bu inkar edilemez- görmeyecek kadar kör mü? Bu yardım "demokratik bir şekilde" hükümetlerini seçen "demokratik" Amerikan vatandaşlarının tamamen onayı ile verildi. Amerika’nın öldürdüğü Iraklıları, Sudanlıları, Somalilileri, Libyalıları bir tarafa bırakalım. Yalnızca yapılan bu maddi yardıma odaklanalım. Yapılan bu 94.966.300.000 $ yardıma karşılık Mücahidlerin Amerika ile savaşmak için bir değil, 94.966.300.000 tane nedeni vardır. Şimdi akbabalar yine Irak’ta ziyafet için toplandı. Ama her yedi dakikada bir öldürülen Iraklı çocuklar icin sevinmeyin. Allah’a kasem olsun ki, onların Mücahidleri tekrar kendi topraklarında görmeleri bir sürpriz olmayacak! Kendilerinden başka kimseyi de suçlayamayacaklar.
"Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve Mümin toplumun kalplerını ferahlatsın" [Tevbe-14]

Modern tarihin en önemli, en curetkâr, tüm Pentagon bölgesini tahrip edip dünya ticaret merkezini moloz yığınına çeviren 11 Eylül saldırısı bugün bile etkisini göstererek tüm dünyayı sarstı. Şüphesiz ki bu Allah’ın ismini yüceltmek isteyen ve Islam'ı yok etmeye çalışanlar arasındaki savaşın tanımıydı.
Kur'an ayetlerinin birinde, Al-i İmran suresinin 169. ayetinde Allah, şehidlerin ölmediğini ve ruhlarının yeşil kuş kursaklarında olup diri olduklarını buyurmaktadır. Aslında buğun bunun delilleri bütün ummet için açık bir şekilde görünmektedir. 11 Eylül olayları ümmeti ihya etmiştir. Önceden cumartesi gecelerini dansla, kulüp ve barlarda kızlarla sohbet etmekle geçiren ve ancak sabahın erken saatlerinde başları ağırarak evlerine gelen gençler şimdi geceleri yalnızca Allah için ağlayarak, geçmiş günahları için bağışlanma dileyerek geçiriyorlar. Bu gençler, kendilerinde bir anda bir yıldırımın çarpması gibi bir uyanış, bir bilinçlenme hissettiler. Nihayet sorular sormaya, düşünmeye ve yaşamaya başladılar. Onlar için dünyanın tüm zevkleri, ne en seksi kadınları, ne de en hızlı arabaları, ne de en dolgun banka bilâncosu imanın tadına eşdeğer olamaz. Gerçekten iman en tatlı yaz esintisidir.
"Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah bunlarla, ancak dünya hayatında onların azaplarını çoğaltmayı ve onların kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor." [Tevbe: 55]
Müslümanlar Allah’ın izni ile Sovyetler Birliğini parçaladığında, Amerika dünyanın tek süper gücü oldu ve bu konumunu, barışı getirip dünyanın güvenliğini sağlamak yerine; Müslüman ülkeleri ve gelişen ulkeleri kendi çıkarları için sömürmeyi ve yağmalamayı seçti. Son 50 yılı aşkın bir süre içerisinde Amerika 1945–46 ve 1950–53 yıllarında Japonya’yı, 1950–53 yıllarında Kore’yı, 1954–67–69 yıllarında Guatemala’yı, 1958’de Endonezya’yı, 1959-60 yıllarında Kuba’yı, 1964 yılında Kongo’yu, 1965 yılında Peru’yu, 1964-73 yıllarında Laos'u, 1961-73 yıllarında Vietnam'ı, 1969-70 yıllarında Kombodi’yi, 1983 yılında Grenado’yu, 1986 yılında Libya’yı, 1980’li yıllarda El Salvador'u ve Nikaragua’yı, 1989 yılında Panama’yı, 1995 yılında Bosna’yı, 1998 yılında Sudan'ı, 1999 yılında Yugoslavya’yı, 2001 yılında Filipin'i ve Yemen'i, 1991 yılında ve bugün Irak'ı, ve 2001 yılında ve bugun Afganistan'ı vurmuştur.
Demek bu, ulusun ve barışın öncüsü!... Şüphesiz ki bu kötu imparatorluk büyük ölçüde maddi ve askeri güce sahip olarak sadist ilkelerini empoze etmektedir. Mücahidler bunun farkına vardı ve bu yüzden hem Amerikan askeri gücünün sembolüne, hem de kapitalizmin simgesine saldırdılar. Mücahidlerin bu operasyonu, Amerika’nın tarihindeki en ağır hasara yol açmasıyla birlikte çok sayıda başarıya da vesile oldu. Belki de en önemli zafer, yaklaşık trilyonlarca dolar hasara yol açan maddi hasardı. Bu saldırı ile birleşmiş dünyaya maddi anlamda bir fırtına gönderilerek onların kendilerine olan güveni sarsılmış oldu. Birçok şirketin iflas etmesine yol açti. Örnegin: Banka soygunlarının kaçış aracı olarak tanımlanan Anderson, Ocak 2001 ve Mart 2002 arasında kazancını 3.000.800.000 $ olarak açıklamıştı. Önceden Amerika’nın altıncı büyük kablo şirketi olan Adelpia iletisim 15 Ocak 2002’de iflas etti. Önceden en iyi telsiz teknolojisine sahip olanlardan biri olan Global Crossing, 28 Ocak 2002 de iflas etti. Yatırım bankalarını da unutmayalım. Merril Lync 100 milyon dolar ceza ödedi. Bunlar yalnızca dünyanın en büyük üç ekonomisti olan Amerika, Japonya ve Almanya’nın ekonomilerinin iflasın eşiğinde olması veya büyük ölçüde kötüye gittiğinin sinyallerini vermesi ile sonuçlanan zayiatların sadece birkaç örneği.
Dr. Şeyh Eymen Ez Zevahiri şöyle dedi: "Kanama bugün bile devam ediyor ve ne zamana kadar devam edeceğini Allah bilir."
Modern ekonomi güvene dayalı. Gizlenen borçlar, saklı taahhütler bir şirketin tehlikede olduğunu ima etmektedir. İşte bu tarihi günde (11Eylul) New York’ta olan ve orayı televizyondan izleyenler şüphesiz ki akıl almaz hislere kapıldılar. Kalpleri korkuyla doldu.
"Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kâfire) galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur" [Enfal: 65]

Dünya şaşırdı, korkudan donakaldı. Bir zamanlar girilemez, yenilmez sandıkları ilahları parça parça edildi. 11 Eylül’ü takip eden olaylarla Amerika’nın maskesi düştü ve kötü, kokuşmuş, adaletsiz ve korkak yüzünün rengini gösterdi. Amerika’nın hayalleri nerede? Artık bu insanlar topraklarımıza tecavüz edip yağmalayarak kendilerine kâr elde edemeyecekler. Milyonlarca çocuk açlıktan ölürken hayır kurumlarına kamera önünde gülümsemek!... Yalanları sonunda açığa çıktı ve Hak batıldan ayrıldı.
“Büyük" Amerika şimdi nerede? Nerede son yüzyılın zorbası? Modern (sözde) Müslümanların korkusundan titrediği süper güç (!) nerede? Bu 19 Mucahid birçok kâfire karşı imanlı birkaç kişinin gücünü göstermedi mi?. Bu ele avuca sığmayanla CIA'i, NSA'yı, FBI'i, Amerikan ordusunu, Kolordusunu, Hava Kuvvetlerini, Donanmasını, Deniz Fulosunu imha etmedi mi? Az miktarda para ile finanse edilmiş Mücahidler, savunmasına milyarlarca dolar harcanan Amerika’ya üstün gelmedi mi? Oraya girmeyi başarıp orada yaşayan, eğitim alan ve uçaği kullanmayı öğrenen bu 19 Mücahid değil mi?. Müslümanlar hâlâ Allah’ın yardımını göremeyecekler mi? Amerika ve yandaşları kâğıttan yapılmış evler gibidirler. Onların kalpleri korkudan ürpermektedir. Ayaklarının altındaki zemin sallanıyor, bunu hissediyorlar. Öfkeden gürleyen bir ümmet var. Kâfirlerin üzerinde kara bulutlar dolaşmaktadır. Allah’ın izni ile bu fırtına hem bu kâğıttan yapılmış evleri devirecek, hem de onların kalıntılarını yok edecektir.
Onların isimleri ve fedakârlıkları Müslümanlar tarafından unutuldu. Ancak, çığlıkları New York, Londra ve Sydney şehirlerinde yankılanmaktadır. Ve Allah’tan başkasına ibadet etmeyenler bu 19 şehidi hatırlayacaklar mı? Dünya Allah’ın kitabıyla yönetildiğinde, İslam kronikleri yazılacak, Cuma günü Müminlerin lideri vaaz verecek ve tüm dünyayı sessizlik kaplayacak. Belki, sonra biz 11 Eylül 2001’in bu 19 şehidin tarihi ve zamanın gidişatını değiştirmesinin farkına varacağız. Allah’a yemin olsun ki, bu 19 şehidin fedakârlıklarını unutmak, İslam tarihinin en önemli günlerinden birini çalmak demektir. Ve bu 19 şehidi unutmak, cihada karşı işlenen en büyük suçlardan biridir. Dr. Seyh Sehid Abdullah Azzam (Allah ona rahmet etsin) şöyle söylemektedir: "İslam tarihi şehidlerin kanı olmadan, sehidlerin hikâyesi olmadan ve şehadet sevgisi olmadan yazılamaz."
11 Eylül 2001 salı günü Islam’ın 19 aslanı kükredi.

"Allah Muminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır." [Tevbe:111]
Muaz bin Abdullah El-Medeni – Uruzgan / Afganistan.
12 Aralık 2002 / Şevval 1423
Azzam.Com Arşivinden |